Yakın ilişkilerimiz, yüksek düzeyde bir aynılığa, kolay tahmin edilir, kolay okunabilir olmaya ihtiyaç duyar.
Ancak bununla birlikte saati sabit durumda tutmak neredeyse imkansızdır. Değişim ne kadar dirensek de kaçınılmaz ve süreklidir. Bir yandan tekrarın ve aynılığın sağladığı konfor ve güven duygusunu isterken, diğer yandan da bir şeyleri ve karşımızdaki kişiyi onarma ve biçimlendirme çabası içinde oluruz.
Oysa ki bir ilişki bir noktada takılıp kaldığında bir şeyleri değiştirme çabası ilişkiyi hayata döndürmeye yetmez. Öncelikle yaşanmışlıklar, güçlü ve zedeleyici duygular bizi sorun hakkında kendimize düşen payın da olabileceğini tarafsız olarak düşünmeyecek duruma getirip hırpalamış olabilir.
Aşırı yoğun duyguların tesirinde olduğumuzda gözlemlemek ve düşünmek yerine tepki veririz.
Herhangi bir ilişki sorununu çözebilmek, söz konusu ilişkiye kendimizden daha fazla şey katma becerimiz ile doğrudan ilişkilidir.
Bütünlüklü bir benliğe ve kişiliğe sahip olmayan kişiler ilişkide kriz yaşadığında aşırı mesafeli veya aşırı talepkar, saldırgan hale gelir. Yakınlık ister ama bir hafta öfkeli şikayetlerle hareket edip bir diğer hafta soğuk geri çekilmeler ile uzaklaşır ki bu da hiçbir zaman olumlu sonuçlar doğurmaz.
"Ben" i koruyarak biz kalabilmek mümkündür. Tıpkı bireyler gibi ilişkilerin de karakteri olduğunu, "Ben" i korurken ilişkinin karakterine saygı duymak gerektiğini unutmamak gerekir.
Uzm. Klinik Psikolog Zeynep Ödemiş