SINIRLAR NEDEN ÖNEMLİDİR?
Çocuklar içine doğdukları bu dünyayı henüz tanımasalar dahi ilk anlarından itibaren sınırlar ile yaşarlar. En temelde, kendisine ya da bir başkasına zarar verebilecek davranışlarını sınırlandıran ebeveynleri ya da bakımverenleri vardır yanlarında. Acıktığında beslenmesi, tuvaletini yaptığında altının değiştirilmesiyle, düşebileceği bir anda pozisyonunun değiştirilmesiyle bu dünyanın sınırları ve kuralları ile tanışır bebekler. Bu ilk keşif yıllarından itibaren de her şeyi denemek, sınırlarını öğrenmek isterler. Çocuklar deneyimleyerek, limitlerini zorlayarak sınırların nerede başladığını ve bittiğini anlamak isterler. Bu nedenle ebeveynleri olarak biz bu sınırları tutarlı bir şekilde korumalıyız ki, çocuk belirsiz ve karmaşık bir dünya içerisinde olduğunu düşünmesin. Çocuklar ‘’Neyi yapabilirim? Neyi yaparsam ebeveynim bunu beni korumak için sınırlandırır? Neyi, ne zaman yapabilirim?’’ sorularına daima cevap arayan deneme davranışları içindedirler.
Evdeki sınırlar konusunda net ve tutarlı olmalıyız; çünkü bizim çocuğumuzu hazırladığımız dünya sınırları olan bir dünya. Evde bizden istediği her şeyi ona verip, kontrolü ona verebiliriz ve bu sınırsız bir özgürlük anlamına gelir. Ancak çocuğumuz bütün hayatını o evde geçirmeyecek ve dışarıda sınırları, kuralları olan, her istediğinin yapılmadığı ilişkiler ve ortamlar ile karşılaştığında uyum problemi yaşayacaktır. Eğer bizler evde çocuğumuza sınırları olan, düzene uyum sağlanan sağlıklı bir ortam sunmazsak, ileriki yaşlarında da iletişim problemleri, sosyal geri çekilmeler, uyum bozuklukları, akademik başarısızlık ve daha birçok problem yaşayabilecektir.
Çocuklar yetişkinler ile ilişkilerinde ve bu dünyada büyük güçleri olmadığının farkındadır. Bu nedenle de bu karmaşık ve henüz çok fazla deneyimlerinin, bilgilerinin olmadığı dünyada onun için sınır çizen, onu koruyan bir yetişkinin bakımına ihtiyaç duymaktadır. Ebeveynleri onun bir şeyi yapmasına izin vermediğinde buna öfkelense, kısıtlanmış hissetse dahi uzun vadede onu tehlikelerden sınır çizerek koruyan bir ebeveynin varlığını kaygılarını düşürecektir. Sınır çizilmeyen, kontrolün ve kararların tamamen çocuğa bırakıldığı aile ortamlarında ise sınırsız bir yetkiye sahip olan çocuklar kendilerini özgür değil kaygılı hissederler. Araba kullandığınız bir yolda hiçbir trafik ışığı, trafik kuralı olmasaydı bu sizi kaygılandırmaz mıydı? Özgürce araba sürebilirsiniz ancak tehlikelere karşı hiçbir önlem olmaması sizi özgür değil, kaygılı hissettirecektir. Karar veren ve yöneten olmak onları mutlu etmenin aksine onlara uygun olmayan bu büyük sorumluluk kaygılı davranışlar geliştirmelerine yol açar. Sınırları yetişkinlerin belirlemesi ve bu sınırların tutarlı olması, bunları aşamadığını görmek bir çocuğa güven duygusu verir.
NASIL SINIR KOYABİLİRİZ?
Çocuğumuza sınır koymaktan bahsediyorsak bunun gerçek bir sınır olması için tutarlı ve net olmamız gerekir. Öncelikle onun yaşına uygun bir şekilde, henüz 10 yaşında değilse soyut kelimelerden kaçınarak açık bir ifade ile yapmasına izin vermeyeceğiz konuları anlatmalıyız. Ebeveyn olarak görevim onu korumak ve onun için en iyisini düşünmek olduğu hangi konuda, neye izin veremeyeceğimi çocuğuma anlatmalıyım. Bu kısıtlamanın nedenini onun anlamlandırabileceği düzeyde yalana başvurmadan anlatmalıyız. Örneğin gece yarısı parka gidemeyeceğimizi ona söylerken, bunu sağlıklı yollarla çizilmiş bir sınır olması için; geceleri parka gidersek onu kaçıracakları, polisin geleceği gibi çocuğa kaygı yükleyen ifadeler yerine, geceleri oranın değil evimizin daha güvenli olduğunu ve gece uyumamız gereken bir zaman dilimi olduğunu aktarmalıyız. En çok sınır problemi yaşanan alanlardan biri de yeme düzenidir. Eğer çocuğumuz o öğünde yemek yemek istemezse ona zorla yemek yedirmek yerine bu düzende çizdiğimiz sınırı anlaşılır bir şekilde söylemeliyiz. Örneğin, ‘’Evet şu an açlık hissetmediğin için seni zorlamayacağım. Şu an yemek yemek istemiyorsun. Ancak biz her sabah, öğlen ve akşam yemek yeriz. Bunların bir saati vardır. Sen eğer öğlen yemeğini yemek istemiyorsan akşam yemeğine kadar beklemen gerekecek. Eğer beklemek istiyorsan yemeğini yemeyebilirsin.’’ İfadeler kullanabiliriz.
Çizdiğimiz bu sınırlarda biz ebeveynler olarak tutarlı olmazsak çocuklar bunun bir sınır olmadığını, zorladıklarında esnetebildiklerini fark edeceklerdir. Bu nedenle bu sınıra uyum göstermeyeceklerdir. Belirlediğimiz bu düzen kurallarını her zaman tutarlı bir şekilde uygulamalı, arkasında durmalıyız. Biz eğer bazı günler çocuğumuz ısrar ettiği için bu sınırı esnetiyorsak o zaman çocuğumuz bunun bir sınır değil, yeterince ağladığında, bağırdığında aşabileceği bir engel olduğunu düşünür. Çocuklar bu dünyayı deneyimleyerek ve test ederek öğrenirler. Bu nedenle istediklerine ulaşabilmek için çokça sınır denemeleri yapmaları onlar için en sağlıklı olandır. Bu sınır denemeleri ebeveynlerde öfke uyandırsa da bu öfke ve bıkkınlık koyduğumuz sınırı kaldırmamıza yol açmamalı. Tutarlılık konusunda önemli noktalardan biri de ebeveynlerin ikisinin de aynı sınırı koruyabilmesidir. Evde iyi polis kötü polisi oynamamalıyız. Ebeveynler hangi konularda sınır çizeceklerine beraber karar vermeli ve birlikte bu sınırları korumalıdırlar. Bazı durumlarda ebeveynler sınırı korumakta zorlanmazken çocuğa bakım veren büyükanne ve büyükbabalar bu sınırı esnetebiliyor. Bu durumda çocuğa verdiğimiz ‘’Bunu senin yararın için yapıyorum, bu şekilde olması en sağlıklı olan.’’ mesajımız sarsılmaktadır.
Çocuğumuz yaklaşık 2 yaş itibari ile benim seçimlerim, kararlarım, isteklerim farkındalığını kazanır. Artık anne ve babanın bir uzantısı olmadığı, ayrı bir birey olduğunun farkındadır. Bu nedenle de istediği şeyi elde edemediğinde ısrar etme, öfke patlamaları yaşama anları daha fazladır. Kararlarına saygı duyulan bir çocuk yetiştirmek ve özgüven gelişimini desteklemek için seçenekleri bizim belirlediğimiz ancak seçimi onun yaptığı bir yol izlemeliyiz. Örneğin kıyafet seçiminde ebeveyn hava durumuna uygun iki kıyafet belirlerse o gün hangisini giyeceğini çocuk seçebilir. Bu durumda sağlıklı sınırlar çizerken çocuğun karar verebilme gücünü de elinden almamış oluruz. ‘’Bugün yumurta yer misin?’’ sorusu yerine, ‘’Bugün yumurtanın haşlanmış mı yemek istersin yoksa omlet mi yemek istersin?’’ sorusunu yöneltebiliriz.
Sağlıklı sınırlar içerisinde büyüyen çocuklar kaygı yönetimi, sorumluluk algısı, özdenetim gibi çocuğun iyilik halini ve gelişimini doğrudan destekleyecek alanlarda kendilerini geliştirebilirler. Sağlıklı sınırlar çocuklara güvenle keşfedebilecekleri alanlar sunduğu gibi ebeveynleri ile belirsiz tutumlardan kaynaklanan çatışmaları da düşürecektir.